Yaşlılarda Depresyon Nedir?

Ne yazık ki bu durum depresyonun yıkıcı etkilerini hafife almamıza sebep olabilir. Depresyon, sıradan bir üzüntüden çok daha fazlasıdır ve tedavi edilmezse bireyi intihara kadar sürükleyen medikal bir durumdur.

Depresyonun tanı kriterleri nelerdir?

Depresyon tanısının koyulabilmesi için aşağıda yer alan belirtilerin bir çoğunun aynı anda ve en az iki hafta süre boyunca günün büyük bir kısmında görülmesi gerekir. Bu belirtiler şunlardır;

  • Çok az veya çok fazla uyumak,
  • Hareket ve düşüncelerde yavaşlama ya da hızlanma,
  • Kilo kaybı veya yeme alışkanlıklarında değişiklik,
  • Enerji kaybı, düşünme ve karar almada zorluk yaşama,
  • Ölüm ya da intihar düşünceleri, suçluluk hissi.

Yaşlılıkta Depresyon

Yaşlanma ve beraberinde gelen fizyolojik belirtiler, belki de sosyal olarak daha izole bir yaşam sürmek bizlere depresyonun yaşlılığın kaçınılmaz bir sonucu olduğunu düşündürebilir. Yaşlılıkta her zaman depresyon görülmese de, 65 yaş üstü bireylerde depresyon oranı %10 ve %25 arasında seyretmektedir (Göktaş, Özkan, 2006).  Depresyonun 50 yaş ve üzerinde ölüm riskini 4 kat arttırdığı göz önüne alındığında, bu oran azımsanamayacak kadar fazladır (Yılmaz, Tekiner, n.d.).

Yaşlı nüfusta görülen depresyonlarda medikal rahatsızlıklar, beslenme bozuklukları, ilaç kullanımı, psikososyal çevre ve genetik gibi bir çok farklı etken rol oynamaktadır. Çeşitli organların fonksiyonunun kaybı, yakınların vefatı ve sosyal konum kaybı olduğundan ve ölüm düşünceleri ile daha sık uğraşıldığından yaşlılarda depresyon belirtilerine daha sık rastlandığı söylenebilir Genç nüfusta görülen depresyon ile kıyaslandığında yaşlı nüfustaki depresyonda bedensel şikayetlerin ve bilişsel bozulmaların daha sık olduğu görülmüştür (Göktaş, Özkan, 2006). 

Depresyon ile Başaçıkma

Bahsedilen yaşam olayları ve ortaya çıkarttıkları belirtilerle baş edebilmek için yaşlı nüfus taarfından bir takım savunma mekanizmalarının geliştirildiğini görürüz. Yapılan çalışmalar yaşlılıkta depresyonun sıklıkla maskelendiğini ve hafife alınarak görmezden gelinmeye çalışıldığını göstermiştir (Eker, Noyan, 2004). En sık rastlanan bir diğer durum ise sosyal olarak içe çekilme yani izolasyondur. Yaşlı bireyler kabul etmekte zorlandıkları bu duygularla başa çıkmak için çoğunlukla onlardan kaçınmayı seçerler. Bu da sosyal ilişkilerinin zayıflamasına ve bu durumun devamı olarak da yalnızlığa sebep olmaktadır. Yalnızlıkla birlikte artan olumsuz duygu durumunun ise depresyonu besleme ve intihar riskini arttırma ihtimali olabilir.

Depresyonunun belirtilerinin ileri yaşla beraber gelen fiziksel belirtilere atfedilmesi sıklıkla yapılan hatalardan biridir. Yaşlılıkla birlikte görülen demansın ve çeşitli ilaç kullanımının olmasının da yaşlılıkta depresyon tanısını zorlaştırdığı bilinmektedir.

Tedavi

Yaşlılıkta depresyon tedavisinde dikkat edilmesi gereken ilkeler Copeland ve arkadaşları tarafından 1992 yılında şu şekilde belirlenmiştir;

  • Pratisyen hekimler yaşlılıkta depresyon konusunda eğitilmelidirler.
  • Yaşlılıkta depresyon ayrı ve tedavi edilebilir bir hastalıktır.
  • Depresyon, yaşlılığın doğal sonucu değildir.
  • Yaşlıların uygun farmakolojik tedavi almaları ve psikolojik müdahale görmeleri haklarıdır.

Depresyonun tedavisinde psikoterapi ve ilacın birlikte kullanılması en etkili yöntem olarak belirlense de, yaşlılıkta ilaç kullanımı farklılık gösterebilir. Alanında uzman bir hekime danışmadan ilaç kullanımına asla başlanmamalıdır. Psikoterapide amaç bireylerin yaşadıklarını anlamlandırmalarına yardımcı olmak ve yaşadığı değişimlerle kaçınmadan nasıl başa çıkabileceğinin yollarını aramaktır. Çevreden gelecek koşulsuz kabul ve destek her yaş grubunda olduğu gibi yaşlılıktaki depresyon tedavisinde de önemli bir etkendir.